Bir Dahinin Annesi "Maye Musk" Ne Yapmış?

Kitabımız okuması oldukça keyifli. Bölümlere ayrılmış kitapları ayrıca seviyor olmamdan kaynaklı da olabilir güzel akıyor ve okudukça da her bir sayfasından keyif alıyorsunuz. Tabii bu yazarın yaşadığı zorluklarla da eğleniyoruz anlamına gelmiyor 😊. Ama her bir bölüm için yaşadıklarından mesajlar sunması her birimizin içindeki duygulara, yapmak istediklerine veyahut adımlarına ördüğü duvarlarına karşı “Evet tam da öyle, çok haklısın Mayecim” diyeceğimiz cümleleri oldukça fazla diyebilirim.

“Dikkatlice, tehlikeli yaşa.” diyor. Beklenen için plan yapıp ve beklenmedik için hazır olmak, hayatta tüm olan biteni kontrol edememek ama hayalini kurduğunuz yaşama her yaşta sahip olabileceğimizin güzel anlatımı ve bu noktada bahsedilen şu; Tek yapmanız gereken şey, iyi bir plan...

Maye Musk etkileyici ve sımsıkı örülmüş bir aile ve arkadaş çevresine sahip, şık, büyüleyici, uluslararası bir süper model... Elon Musk’ın da annesi, soyisminden anlamış da olabilirsiniz. Ve 71 yaşında... Her yaşın ayrı bir güzelliği olduğunun kanlı canlı hali.

Ama hayat onun için her zaman kolay ve ışıltılı değildi. 31 yaşındaki bekâr anne, üç çocuğunu yoksulluk içinde geçindirmeye çalışırken, büyük beden mankeni olarak kilo sorunlarıyla başa çıktı, modellik endüstrisindeki yaş ayrımcılığının üstesinden geldi ve yaşamı boyunca saygın bir diyetisyenlik kariyeri sürdürdü. Bütün zorlukları boyun eğmez ruhuyla ve en kötü anında da güzelliklere odaklanan elinde var olanların kıymetini bilen, her şeyin mümkün! olduğuna inanan biri.

Kitap hayatımızın belirli dönemlerinde yaptığımız seçimlerin ilerleyen yıllarda nasıl da şaşırtıcı ve heyecan verici şekillerde bize birer ödül olarak geri döneceği konusunda bizlerin zihnini oldukça aydınlatacaktır ki aydınlatıyor da.

İçtenlikle kaleme alınmış kullanışlı bir rehber sayılabilecek başucumuzda umut verecek olan bu kitap, kariyer, sağlık, aile ve hayat hakkında tavsiyelerle dolu... Hatta “Sağlık” bölümünü özellikle sindire sindire okumanız önerimdir.

Kaygılı dönemlerimize umut, kalpler ve gülücükler bıraktıracak bir kitaptır kendileri diyor yazımı şöyle etkileyici birkaç pasajıyla bitirmek istiyorum;

"Ne zaman mutlu olmak istediğinize kendiniz karar vermelisiniz. Ne zaman yapacaksınız bunu? Kariyer değişikliğini, sağlığınızı düzeltmeyi, mutlu bir aile ve dostları, hayatınızı sevmeyi neden geciktiresiniz? Öyle zamanlar oldu ki asla mutlu olamayacağımı düşündüm. Sonra o durumdan çıkmak için bir plan yaptım; çünkü devam eden bir mutsuzlukla yaşamak, yaşamak sayılmaz. Şimdi planınızı yapın."

“Bazen sitilinizle ilgili rahat hissetmeyebilirsiniz, ama bir deneyin ve hiçbir şeyin -yaş sınırı gibi- sizi kısıtlamasına izin vermeyin.”

Sağlıkla ilgili bölümünde de şöyle belirtiyor; “Bir hapa ihtiyacınız yok, bir plana ihtiyacınız var.”

So, Let’s go!

Seda

İK Profesyonelleri & Bloggerları ile Mini Röportajlar

Henüz yüz yüze tanışma fırsatı bulamadığım ama sosyal medyadan tanışarak keyifli çalışmalarda bulunduğum hem meslektaşım hem de İK Bloggerı Serpil Türkmen, İK profesyonelleri ve bloggerlar ile röportajlar yaptığını belirterek konuyla ilgili soruları benimle paylaştı.

Ve aradan geçen zamanda o kadar çok kişi olmuşki e- kitap halinde her bir röportajı da yayına aldı. Çok keyifli bir paylaşım. Sizler ile ben de tüm kitapçığı paylaşmak, röportajımı da aşağıya ayrıca eklemek isterim.

Keyifli okumalar...

1.Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri mezunuyum. Altı + yılını İK ya adamış ve hala da adayan ve kalan otuz altı yılını da insana adayacak olan, Latin danslarıyla ilgilenen, arada bir yoga yapan üstüne bir de meditasyonla süsleyen, okuyan, gezen, deneyimleyen biriyim.

2.İK mesleğinde çalışmaya ne zaman ve nasıl karar verdiniz?

2012 yılında adım attığım ilk stajım ile İK mesleğine karar verdim 😊

3.İK' nın en kolay ve en zor yönü nedir? 

En kolay yönü, sizin tüm çalışanlar ile iletişime geçebilmeniz. En zor yönü, çalışanların da size direkt ulaşabilmesidir.

4.İK mesleğinde çalışırken karşılaştığınız zorlukların üstesinden gelmek için ne/neler yaparsınız?

Önce durumu anlamak için 10 saniye beklerim, bir süzgeçten geçirip, o andaki ihtiyacı da anladıktan sonra aksiyonu alırım. 

5.İK mesleği ile ilgili olarak gelecek hedefiniz/vizyonunuz nedir?

Heyecan duyduğum İK yolculuğumda sürekli yolda olmak ve edinmiş olduğum Koçluk becerilerimle de süsleyerek sürdürülebilirlik sağlamak. İK nın en keyifli yanı bu olsa gerek, bilgiler, yeni beceriler ve metotları almak ve uygulamak, çıktısını görebilmek.

6.İK alanında çalışanların yaratıcılığını, üretkenliğini geliştiren şeyler nelerdir?

Güncel olmak. Okumak, yazmak, araştırmak, dinlemek… Tabii bu güncellik sadece mesleki kısıtlama değil, her alandan biraz bilgiler alarak harmanlıyor olabilmek. Ahh tabii bir de hobilerimiz, yaratıcılığımızın en kıymetli destekleyicisi. 

7.İK' yı "tek cümleyle" nasıl anlatırsınız?

Houston, we have a problem! 

8.İK' cı olmasaydınız ne olurdunuz?

Dansçı 😊

9.Çalışma ortamınızda "vazgeçemediğiniz" şey nedir?

Renkli kalemlerim, defterlerim, mug ve kahvemmm!

10.İş hayatında "iyi ki yapmışım" veya "keşke yapmasaydım" dediğiniz şeyler var mı?

İyi ki yapmışım dediğim işime ara vererek Malta’ya gitmiş olmak, keşke yapmasaydım dediğim bir şeyim olmadı, her ne yaptıysam veya yaşadıysam da iyi ki de yaşamışım! Yaşadığım her şey için minnettarım.

11.Blog açma fikri nasıl oluştu? Blog yazılarınızın oluşum sürecini anlatır mısınız?

Stajım ile başlayan İK merakım götürdü beni oralara 😊 Benim ilk İK bloğum çok kıymetliydi, lakin bir ara hayatımın bir döneminde iş ve sosyal hayatım fazlasıyla dengesizleşti ve o arada ilk göz ağrım bloğum çalındı ve maalesef hiçbir şekilde kurtarılabilir yanı olmadı. O bloğumda ki yazılar için nedense hep İK hakkında yazmam gerektiği fikrini kendime çapalamışım ve ne zaman yazı yazsam tam İK olmalı düşüncesiyle süzerek yazıyordum. Tabii, çalınan ilk göz ağrım bloğuma kocaman bir ara vermiştim ama instagramda postlar altına bir şeyler iliştiriyordum. Yazmaya bir şekilde devam ediyordum, uzun veya kısa hiç farketmeksizin içimden ne geliyorsa.  Eee sonra baktım instagram anlattıklarımı sınırlıyordu ve madem yepyeni kararlar aldığım bir döneme giriş yapıyordum “ehh dedim bu bir işaret, neden yeniden istediğin gibi içinden ne geliyorsa bir blogta yazmıyorsun” diyerek sedaoutofoffice.com bloğunu hayata geçirdim😊 Şimdilik az ve öz yazı var ama bu blog daha bir ben oldu. İstediğim konularda yazma özgürlüğünü verdim kendime, ohh misss gibi! Velhasıl şimdiki instagram veya blog yazılarım o an ne istiyorsam bir anda oturup yazdığım yazılar. İnanılmaz keyif alıyorum.

12.Bloggerlığın mesleğinize ve hayatınıza katkıları nelerdir?

Güncel tutması ve network.

13.Blogger olmanın zorlukları nelerdir?

Sürdürülebilirlik.

14.Blog-iş/yaşam dengesini nasıl kuruyorsunuz?

Blog benim hobim. Zorunluluk değil de keyiflendiğim, nefes aldığım bir alan olarak benimseyip kendime o özgürlüğü tanıdığımda zaten dengede kalıyorum.

15.Blogger olarak devam etmeyi düşünüyor musunuz?

Aslında blog yazmaya teşvik eden yeni şeyler öğrenmek, kendime ve takip edenlere anılar, bilgiler bırakmak. Yolculuğumu paylaşma isteğim devam ettikçe, ben bu yolda devam ederim.

16.Gelecekte Youtuberlık, bloggerlığın yerini alabilir mi? Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Her birinin takipçisi çok farklı. Yerini almaktan ziyade destekleyici bir mecra diyebilirim. Okumayı seven de var, izleyerek bir şeyler öğrenmeyi seven de. Dolayısıyla haber sitelerinde olduğu gibi videoların aynı zamanda konuşulanları metin olarak otomatik yazacağını düşünüyorum. Hali hazırda, bazı dillerde youtube altyazıyı otomatik olarak eklemektedir. Bunun da bloglarda olabileceğini öngörüyorum.

17.İK mesleğinde kariyer yapmak isteyenlere neler önerirsiniz?

İK yı sadece işe alım gibi düşünmesinler. Bu mesleğin operasyonel birçok işi de var. Her şey öyle göründüğü gibi toz pembe değil 😊 

18.Blog açmak isteyenlere neler önerirsiniz?

Kendileri gibi olmasını. 

19.Sizi en çok etkileyen kitap/film/söz nedir?

Çok kitap okuyorum ve birçok kitap sayfasının kenarına-köşesine yıldızlar, ünlemler ile belirttiğim benim için kıymetli cümleleri var. Ama hayatımda bir motto olarak benimsediğim Şiddetsiz iletişim kitabından “Dünya biz ona ne anlam yüklediysek odur!” cümlesini diyebilirim. 

Film olarak, çok film izleyen biri değilim; çünkü çok sabit kalamıyorum 😊 Ama düşündüğümde aklıma ilk gelen “Pi’ nin Yaşamı” filmi oldu.

20.Yaşantınızda sizi motive eden/ilham veren şeyler nelerdir?

Dans, kahve, çikolata ve renklilik. İlhamımı da bunlardan sağlıyorum.


Tüm röportajları okumak için tıklayınız.

Sevgiler
Seda

Neşe ve Mutlu Olmanın Farklı Olduğunu Biliyor muydunuz?

Hellooo🙋🏾‍♀‍

Bugün nasılsınız? Neşeli, hüzünlü, heyecanlı, mutlu... Belki duygu geçişlerinizi yakalayamadığınız bir gündesiniz. O halde bugün kendimize yaşadığımız duyguları yargılamadan kabul edelim mi? Bir bakalım mı derinlerde ne oluyor? Müsaade edelim mi kendimize, duygularımıza?

Ben de müsaadenizle kendinize izin verdiğiniz o andan bir sonraki ana geçtiğimiz neşe deneyiminden bahsetmek istiyorum.

Neşe ve mutlu olmanın farklı olduğunu biliyor muydunuz? 

Neşe bizi hayata ve diğer insanlara ya da eşyalara bağlayan şeylerdir. Birazda keyifli ve sevgi doluysanız işte bu deneyim sonucu da neşe gelir. Ansızın gelir hazırlıksız konar gerekçesiz, karşılıksız. Neşe, bilindiğinin aksine geçici bir duygu değil her zaman sizin dürtmenizi bekler durur. Güneş ışığıyla ve kuş cıvıltısıyla uyandığın bir sabah gibidir. Şöyle bir düşünelim karşınızdaki kişiye neşeli olduğunu sorar mısınız? Hayır, neşesini hissedersiniz sormaya gerek duymazsınız değil mi? Mutluluk öyle midir? Öyle değil “Mutlu musun” diye sorma ihtiyacı hissedersiniz. Çünkü mutluluk daha karmaşık ve kişiye özeldir. Neşe öyle değil ki bir kahkaha atarsınız bol neşelisinden yanınızda somurtan insanı da neşelendirirsiniz. Böylelikle neşeyi hiç ummadığınız şekilde bulaştırırsınız ve bunun önüne de geçemezsiniz, ahhh ne güzel değil mi😍 

Mutluluk, neşe ile örülüdür, her yerdedir. Sadece izin vermemiz, kapılarımızı açmamız gereklidir. Şimdi sizi bir duvar üzerinden atlayarak neşelendiren, yaşamaya değer anların tadına varacağınız o bahçeye atlamaya davet ediyorum. Bahçeniz nasıl? Sizi neşelendiren şeyler nelermiş görebildiniz mi? Şair Bertolt Brecht kendini mutlu eden şeyleri şöyle dile getirmiş;

Uyanır uyanmaz penceren ilk bakış,

Tekrar bulunan o eski kitap,

Heyecanlı yüzler,

Kar, mevsimlerin değişmesi,

Gazete,

Köpek,

Mantıklı yorumlama,

Duş almak, yüzmek,

Eski müzikler,

Rahat ayakkabılar,

Anlamak,

Yeni müzik,

Yazmak,

Bitki dikmek,

Seyahat etmek,

Şarkı söylemek,

Nazik olmak.

Siz de bir mutluluk listesi oluşturun. Liste içeriği ne olabilir? Hmm örnek vermek gerekirse, size keyif veren kişiler, mekanlar ( Covid!! ) eviniz mekanınız olsun bu maddemizi bu şekilde çeşitlendirelim 😊 Bir diğer maddemiz de sizi rahatlatan aktiviteler. Listenizi hazırladıysanız hemen hayatınızın merkezine alıp neşelenmeye bakmanız hayatınızdaki o anlam noktasına keyifle dokunacaktır.

Brecht’i mutlu eden şeyler listesi bu şekilde. İlham olsun mutluluk listenize 😊

“Neşeye Davet” kitabında bir bölümde yer alan kısa bir Tibet hikayesinden de bahsetmek isterim; “Bir gün rahibe ruhsal rehberine yaklaşmış ve şöyle demiş: ”Kendimi çok keyifsiz hissediyorum. Bunun üstesinden nasıl gelebilirim, üstadım?” “Diğerlerini neşelendirerek.” diye cevap vermiş rehber. Yani sevgili dostlar kalbinizi, neşenizi, ruhunuzun kapılarını dışarıya açın, o neşeyi hissedin hissettirin. Sizi dışarıda bekleyen şeylere bırakın kendinizi.

Sizleri neşeyle kucaklıyor, mutlulukla dolu güzel bir gün diliyorum, neşeyle kalınız.

Seda

Herkesin Bir Hikayesi Var! #instaquote

Dr. Howard Hendricks 78 yaşındaki profesör, ‘’Parçalanmış bir yuvada, dünyaya gelmişim.’’ şeklinde anlatıyor. ‘’Ben doğduğumda annemle babam ayrılmışlar. Aileyi ben bölmüşüm.’’ Babaannesi tarafından büyütülen Dr. Hendricks, ilkokuldayken tam bir baş belası olduğunu söylüyor. Philadelphia’da geçirdiği çocukluğunu düşünerek, muhtemelen birçok güvensizlik sorunundan dolayı bu şekilde davrandığını belirtiyor. Beşinci sınıf öğretmeni Bayan Simon, sınıftaki beş öğrencinin hapse gireceğini tahmin etmiş. Dr. Hendricks de onlardan biri olmalıydı. Öğretmen beş kişiden üçüyle ilgili haklı çıkmış. O öğretmen, Bayan Simon bir keresinde Dr. Hendricks’i sandalyesine bağlamış ve susması için ağzına bir bant yapıştırmış.

Kendini altıncı sınıf öğretmeni Bayan Noe’ye tanıttığında, ona hayatını sonsuza kadar değiştirecek bir şey söylemiş. ‘’Bana, ‘Seninle ilgili çok şey duydum fakat bir kelimesine bile inanmıyorum.’ demişti.’’

Ona hayatından ilk defa birinin "onu umursadığını fark ettiğini" söylüyor. ‘’İnsanlar her zaman onlara ‘Sana inanıyorum.’ diyecek birini arar.’’

Dr. Hendricks, 52 yıl boyunca, yapmaya çalıştığı tek şey buydu; öğrencilerine inanmak ve gelişmelerine yardımcı olmak.""✔

➡️Dr. Hendricks olumsuz ve potansiyelini kısıtlayıcı düşüncesinden, olumlu ve sınırsız düşünce hikayesine geçmiştir. Diğer arkadaşlarından başarılı olmuştur; çünkü hikayesi değişmiştir. İnanmıştır. 

Susması gereken sandalyeden, konuşması gereken kürsü sandalyesine geçiş yapmıştır! 

Seda

#instaquote

Hellooo💁🏼‍♀️ Her kararın verildiği, sendrom diye etiketlenen, kimileri için de yeniliklere adım atılan günden hello olsun! Günün konusu #değişim🦋 Var mısınız değişmeye, cesaret edemediğiniz herhangi bir şeyi değiştirmeye? Değiştireceğiniz şey size kalmış. Bu kaleminiz de olabilir, saçınız da... İlla derinden değişiklik olmasına gerek yok yani. Peki değişim için önce kendinizi tanıyıp, kendiniz ile yolculuğa 🐌 çıkarak tam olarak "Ne" istediğinize karar vermeye ne dersiniz? Hadi başlayalım... 
🔸Siz kimsiniz? Kendinizi nasıl tanımlarsınız? (İlgili yazı için tıklayınız
🔹Yaşamınızda şu an olduğunuz noktaya nasıl geldiniz? Şu ana getiren dönüm noktalarınızı sıralar mısınız?
🔸Geçmişinizden gelen hangi incinmişliklerden, hangi haksızlıklardan, hangi istek, beklenti ve hayallerinizden vazgeçemiyorsunuz?
🔹Şu anda, şimdi bu yazıyı okurken hangi karşılanmamış ihtiyaçlara sahipsiniz?
🔸Karşılanmamış ihtiyaçlarınızın değişiminize katmak için neler yapabilirsiniz?
🔹Kendinizi gerçekleştirmek, hedefinize ulaşmak için eyleme geçtiğinizde kendinizle, geleceğinizle, çevreniz ve dünyayla ilgili hangi korkularınızla yüzleşmeniz gerekecek?

"Askıda sorular" ımıza yenilerini de eklediğimize göre yolculuğunuza şimdi ilk soruyla başlamaya ne dersiniz? #yolculuğunuzdaki ilk adımı atacağınız için değişime nereden ve nasıl başlayacağınızı bileceksiniz ve yaptığınız ufak bir değişim sizi mutlu edecek🎈 “Nasılsa bir yararı olmayacak” sakın demeyiniz. Sizin öncelikli kendinizi mutlu etmeniz ve #içselmotivasyonunuzu sağlamanız gerekiyor🤜🏼🤛🏼 Günün konusunu ışıltılarla bırakıyorum, kapanışımızı da günün cümlesiyle yapacağım: ”Evren sadece hareketi alkışlar, düşünceyi değil"

Instagram @sedaoutofoffice

Mutlulukla kalın
Seda

Sorular için kaynakça: #cesursorular Kitabı

Bizi Biz Yapan Kıymetli Soyutlarımız

Katıldığınız iş görüşmelerinde klasik ilk sorudur. Kendinizden bahseder misiniz? 

Bahsetmek! Kendimiz tanıyor muyuz? Ben kimim? Kendimi nasıl tanımlayabilirim? Nedir beni ben yapan şeyler? Bu sorular daha uzar da uzar…

Kısacası kafamızda deli sorular! 

Bu tanımlamalar bir iki cümleyle kısa kesilecek yanıtlar değildir. Çok derinlerde var olan tanımları mevcuttur. Çünkü sizi siz yapan etkenler genleriniz, çevresel faktörler, duygularınız, hisleriniz, var oluş amacınız, deneyimleriniz, becerileriniz diyebilirim. Daha çok eklenebilir tabii. Bunları bir araya getirdiğimizi düşünelim. Sizi tanımladık mı, bütün oldunuz mu? Yoksa hala eksik bir şeyler mi var, nelerle tamamlayabilirsiniz? Bu saydıklarıma ek olarak ben “Değerler”imizi de eklemek istiyorum. 

Bizi biz yapan kıymetli soyutlarımız. Olduğumuz yere anlam katan, var olduğumuz yerde parlamamızı etkileyen ve verdiğimiz her bir kararımızda etken olan değerlerimiz. Değerler çalışmasına bir sonraki yazımda bahsedeceğim. Çünkü şimdi konumuz bu değil 😊

Kendini tanımak demiştik. Size yüreklilikle şunu söyleyebilirim kendimi tanıyorum dediğim noktada yolum Koçluk ile kesişti ve akabinde ben kendim ile ilgili daha derin çalışmalara başlayıp “Evet, işte bu!” dediğimi net hatırlıyorum. Çok değil, Aralık 2019 yılında Koçluk eğitimimi aldım ve böylece yolcuğum başlamış oldu. Yolda olan bir koçum ve daha da derinleşmek ve benimsemek için minik bir ara verdiğim duraktan tekrar kalkışa geçtim. Ve koçluk araçlarım sayesinde kendi kendine koçluk yapmanın da keyfini çıkarıyorum. Bu yazımda da kendi kendine koçluk yapma kısmında kullandığım birkaç soruyu sizlerle de paylaşmak istedim ki benim yoluma ışık olan temel birkaç güçlü sorunun sizin yolunuzun da parlamasını sağlasın.

Nedir bu birkaç soru?

İlk kendime sorduğum soru şu oluyor: “Hayatımın anlamı ve amacı nedir?” yanıtlarımı bir güzel yazdıkça ardından soruyorum kendime;

“Peki varoluşumun bir sebebi var mı?”

“Niçin yaşıyorum?” 

Ooo tam da Pandemi sürecinde birçok şeyi sorguladığımız şu süreçte gelen soruya bakar mısınız!! Ne soru ama! Bu soruya hıp hızlı cevap vermek gibi bir zorunluluk yok. Bazı kelimeler ve sorular vardır ki derinleşiriz, bizi etkiler. Çünkü bazı gerçeklerle hiç yüzleşmemişiz ki… Her şey harika mı? Bence değil. Şöyle bir örnek vermek isterim. Koçum ile değerler çalışmamızda olumlu sorularda yanıtlarım peş peşe geliyor, peki tersine soru sorduğunda cevabım yok. Neden? İşte ben bu kısma epey derinleşmiştim. Olumsuz bir şey yaşamıyor muyum, tabii yaşıyordum ama yanıt verme kısmında yüzleşmek istememiştim. Devam edelim…

“Hayatımda hangi kararları almış olsaydım şimdi arzu ettiğim yerde olurdum?”

“Şu an bulunduğum konum istediğim konum mu?”

“Hayatımı ben mi yönetiyorum?”

“Peki ruhsal yapım? Ruhsal yapımı kontrol edebiliyor muyum?”

Buraya kadar tüm sorulan sorular ile derinleştik ve yanıtları yavaş yavaş adeta bahar aylarında sıcaklığı hisseden ve coşan ruh etkisiyle kağıdımıza kısa veya uzunca bir şeyler yazdık. Belki kalemimizin düşüncelerime yetişemediği anda oldu, olamaz mı, olabilir. Ve derin bir nefes alıp yavaş yavaş nefes verirken kendime son olarak şunu soruyorum: 

“Diğer insanlara göre daha iyi yaptığım şeyler var mı?”

Kendinize koçluk yaptığınızda sorular uzayabilir de ama yukarıda okumuş olduğunuz sorular ile de derinleşebilir, kendinizi tanıma mükemmelliğine başlayabilirsiniz. Daha da derinlemesine düşünmek isterseniz sorularınızı “Başka” kelimesiyle renklendirebilirsiniz. Örneğin; Başka ne istersin? Başka neler olabilir?

Sedaoutofoffice’inizden şimdilik Askıda sorularımız bu kadar😊 Bir sonraki “Askıda Sorular” ımızda görüşmek üzere…

Sevgiyle kalın, sağlıkla kalın!

Seda



Kısıtlanmak > Hatalı Görüş’ten

Güzel bir hikaye ve incelemesiyle güne başlamaya ne dersiniz?

Erken davranan kuş, solucanı kapar. Muhtemelen çevrenizden bir veya birkaç kişi bu cümleyi sizi harekete geçirmek için söylemiştir. Masum mu görünüyor? Evet önermeyi detaylı inceleyene kadar masumdur. Bu kısa ama etkili hikayedeki iki ana karaktere odaklanalım: Solucan ve Kuş.

Önce solucan.

Bahsi geçen solucan herhangi bir solucan değildir. Sanki dünyada tek bir solucan varmış gibi mi? En son baktığımda milyonlarca vardı. Bir kürek alın ve kazmaya başlayın; istediğinizden daha fazla bulacaksınız…

Şimdi erken davranan kuşa bakalım. Bu kısa hikayede neden kuşlar rekabet içinde olmalı? Bir ekip ya da aile kuramazlar mı? Hepimizin de bildiği üzere kuşlar topluluk halinde yaşar ve ortak bir hedef için çalışırlar. Dahası, erken davranmak bir yarış anlamına gelir. Peki ya zamanında gelen kuş o ne olacak dersiniz? Diskalifiye mi olacak?

Hikayeyi dinledik, şimdi bir yirmi yıl ileri gidelim ve erken davranan kuşun kıtlık hikayesine inanan çocuklara bakalım. Bu hikayeyi binlerce kez anlatan kişilerde neyi gözlemlersiniz? Şu inançlara sahip kişiler görürsünüz;
  • Kısıtlı kaynaklar için diğer herkesle rekabet içinde olmalılar.
  • Korku tutumlarını ve eylemlerini güdülemeliler.
  • Kazanmaları için başkalarının kaybetmesi gerekir.

* Sizin dünyanızda kaç kişi ‘’Hatalı Görüş’’ ten dolayı zarar görmektedir?
* Kaç kişi neyin olamayacağını görmektedir?
* Kaç kişi kendiyle ilgili bitmek bilmeyen kısıtlayıcı düşüncelerle olumsuz görüşe sahiptir?
* Kaç kişi tüm muhtemel engellerin, zorlayıcı durumların ve kısıtlamaların bir listesine sahiptir?
* Daha kolay bir soru: Kaç kişi bunlara sahip değildir? Doğru Görüş’e sahip olanlar hariç herkes.

Doğru Görüş:
 
Ne olabileceğini görürsünüz.
Neredeyse sınırsız potansiyelinizle, kendinizi pozitif şekilde görürsünüz.
Tüm muhtemel fırsatların, avantajların ve teşviklerin envanterini yaparsınız.

Okuduğum "Hayalindeki İş" kitabında geçen bir hikayeyi sizinle paylaşmak istedim. Hikayeler güzelleştirir, farklı bakış açıları kazandırır ki koçlukta hikayelerden ve metaforlardan da çok yararlanırız. Koçimizi harekete geçirmek için güzel araç değil mi?

Doğru görüşe sahip olmak, yeterlilik düşüncesi size ve etrafınızdakilere çok büyük katkı sağlar. Doğru’ya geçmek zor görünebilir ama imkansız değildir. Hatalı ve kısıtlı görüşleriniz ile kendi düşüncelerinizde sürekli aynı döngünün içinden geçiyor olmanız, bedenen, zihnen, ruhen, mali olarak hatta ilişkiler olarak bile olumsuz etkiler. Ve kendinize bu süreçte yapacağınız en kötüyü yaparsınız. İnancımızı doğru görüşe yönlendirelim, yeterliyi düşünelim.

Yeterlisiniz ve yeterince de kaynağa sahipsiniz!

Sınırsız potansiyelinizle ve pozitifliğinizle kaldığınız günler dilerim😊

Seda